/* Blog Hocam İletişim Sayfası */ .contact-form-widget { width: 500px; max-width: 100%; margin: 0 auto; padding: 10px; background: #E6E7E8; color: #000; border: 1px solid #656E75; box-shadow: 0 1px 4px rgba(0, 0, 0, 0.25); border-radius: 10px; } .contact-form-name, .contact-form-email, .contact-form-email-message { width: 100%; max-width: 100%; margin-bottom: 10px; } .contact-form-button-submit { border-color: #656E75; background: #E6E7E8; color: #000; width: 20%; max-width: 20%; margin-bottom: 10px; } .contact-form-button-submit:hover{ background: #679EC9; color: #ffffff; border: 1px solid #FAFAFA; } /* Blog Hocam İletişim Sayfası */

23 Şubat 2016 Salı

65 Haftanın Bloğu : Gürkan Genç


Çok sevgili Dağınık Anne, hepimizin bayıldığı güzel bir etkinlik başlattı : Haftanın Bloğu. Bu etkinliğe göre; her hafta sevdiğimiz bir bloğu tanıtıyoruz, bu bloğun daha fazla ziyaretçisi olmasına da böylece vesile oluyoruz. Bu harika fikir ve etkinlik için Dağınık Anne'ye teşekkür ediyorum.

İlk Blog olarak; benim de en büyük hobilerimden birisini hayatının merkezine koymuş, belki birçoğunuzun tanıdığı ve takip ettiği, belki de henüz tanışmadığı ama ileride kesinlikle "Bu Başarıyı Göstereceğinden Emindim" diyeceği bir kişi : Gürkan Genç

Gürkan Genç; Türk Bisikletçi ve Gezgin. Kendi deyimiyle aynı zamanda, maceracı, blog yazarı, amatör fotoğrafçı, konuşmacı. Bisikletiyle tam 12500 km olan Türkiye- Japonya turunu tamamladıktan sonra, şu anda 7 sene sürmesini planladığı dünya turunda yoluna devam ediyor. Turu esnasında yaşadıklarını ve çektiği fotoğrafları sıklıkla bizlerle paylaşıyor. Ayrıca an be an nerede olduğunu uydudan takip edebiliyorsunuz. Mesela 19.02.2016 itibariyle Gürkan Genç, Lusaka, Zambia'daydı. Bakın Wikipedia'da onun hakkında ne yazılmış :

"Gürkan Genç ilk bisikletini 2009 yılının Şubat ayında sadece şehiriçinde kullanmak için aldı ve iş yerine bisikletiyle gitmeye başladı. Eylül ayında yaptığı ilk uzun mesafe Amasra-İstanbul turundan sonra çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere Türkiye(Samsun) -Japonya (Tokyo) turunu yapmaya karar verdi. Doğa için Pedalla adı altında 3 Nisan 2010'da Türkiye (Samsun)'den yola çıkan Gürkan Genç, 10 ülke, 950 şehir, kasaba ve köy gezdi, 12.500 kilometre pedal çevirdi ve 9 Mart 2011 tarihinde turunu tamamladı. Bu turda Gürkan Genç, Kuzey Asya’nın tamamını, Orta Asya Türk Devletlerini, İpek Yolu'nun tamamını, Türkmenistan'da Karakum Çölü'nü, Moğolistan'da Gobi Çölü'nü, Tacikistan'da en yüksek geçitlerden biri olan 4.650 metrelik Pamir ve toplamda 37.000 metrelik Walkhan Vadisi tırmanışını bisikletiyle tek başına geçmeyi başaran ilk Türk oldu. Turunu tamamladıktan sonra, 2011-2012 yıllarında 38 üniversite, 48 anaokulu, ilköğretim ve lise okulunda, 29 özel ve devlet kurumda sunum yaparak deneyimlerini 25.000 gençle paylaştı. 4 fotoğraf sergisi açtı. 2 kısa film hazırlayıp festivallere yolladı.
Gelecek için Pedalla projesi kapsamında 9 Eylül 2012 tarihinde 7 senede 7 kıta, 84 ülke, 115.000 kilometreyi pedallamak, dünyanın en büyük 5 çölü, en yüksek 5 araç geçiş noktasından geçip Everest ana kamp alanı tırmanışını gerçekleştirmek üzere yola çıkan Genç yoluna devam etmektedir."

Gürkan Genç'i tanıyanlar çok iyi biliyor. Henüz tanımayanlar ise, adını ileride çok duyacaklar. Dünya turuna ve Gürkan Genç Gezgin Bursu'na destek vermek isterseniz sayfasını mutlaka ziyaret edin.

Gürkan Genç hakkında aklınızda birçok soru oluştu di mi? Finansmanı nasıl sağlıyor, nasıl bu yolculuğa çıkma kararı aldı, ne kadar para harcaması gerekiyor, ne yiyor, ne içiyor? Her sorunuzun cevabı için buraya buyurunuz : http://www.gurkangenc.com/tr/sik-sorulan-sorular

O bisikletinde dalgalanan Al Bayrağımızla bizi dünyada temsil ediyor. Biz de ona destek olalım, çünkü o bunu fazlasıyla hak ediyor.

                                        http://www.gurkangenc.com/tr

19 Şubat 2016 Cuma

50 Suudi Arabistan Bölüm 1 : Medine

Medine Mescid-i Nebevi

Nice insanlar vardır gitmek için yanıp tutuşur, nasip olmaz. Bizim de, elbette her Müslüman gibi kutsal toprakları görme isteği içimizde vardı. Etrafımızda gidenleri gördükçe, merakımız daha da artıyordu. Ama hadi gidelim niyetine de girmemiştik. Her şey bir anda gelişti, sömestr tatiline denk gelen günler için yapılan umreye kayıt yaptırırken bulduk kendimizi.

Annem, babam, eşim ve ben. 4 kişilik kaydımızı yaptırdık. Suudi Arabistan, Mekke ve Medine'ye giderken umre-hac vizesi talep ediyor. Bunun içinde en az 6 ay süresi olan pasaportunuzun olması gerekli. Tüm işlemleri tur şirketi takip ettiği için, pasaportlarımızı verdik, tamamlanınca hazır elimize geldi. 45 yaş altı kadınların tek başına ülkeye seyahatine izin verilmiyor. O nedenle yanınızda ya babanız, ya abiniz, ya da eşiniz olması gerekli. Nüfus Müdürlüğü'nden aldığımız belgeyi de ilettik ki eşimle gittiğim belli olsun. Ki vizeye de eşimin adını işlemişler zaten. Ayrıca Suudi Arabistan'a uçuşlarda, menenjit aşısı isteniyor. Sağlık ocağından bu aşılar ücretsiz vuruluyormuş. Ancak biz KKTC'de olduğumuzdan vurduramadık, neyse ki ülkeye girişte soran da olmadı.

Bizim turumuz 3 gece Medine, 8 gece Mekke idi ve direk Medine'ye uçup, otobüs ile Mekke'ye gidecektik. Atatürk Havaalanı'na gitmek üzere evden çıktığımız anda, lapa lapa kar yağmaya başladı. Çok hoş bir duyguydu. Ama 1 saat rötar yaşamamıza da neden olacaktı. Medine- İstanbul arası 2400 km. Yaklaşık 3 saatte Medine Havalimanı'na vardık. Bu arada THY, hediye olarak uçakta, bel çantası dağıttı herkese. Çantanın içinden seccade, çorap, hurma, ayakkabı için az yer kaplayan sırt çantası, sayaç matik çıktı. Adamlar çok iyi düşünmüşler vallahi, 12 gün boyunca hepsini kullandım.

Medine Havalimanı, şehir merkezine çok yakın. Modern bir havası var, öğreniyorum ki TAV yapmış, yap işlet devret modeliyle. İner inmez Türk imzası olan bir yer görmek çok hoşuma gitti. Pasaport kontrolden geçişler oldukça yavaştı. Polis kabininin yanına bildiğiniz profesyonel bir fotoğraf makinesi koymuşlar, onunla fotoğrafınızı çekiyorlar ve parmak tarayıcı ile orada tüm parmaklarınızın izini kaydediyorlar. Benim pasaporttaki resim açık, kendim kapalı olunca (mecbur kapatmak zorundasınız, Suudi Arabistan'da başı açık kimse görmedim. Hem de İran usulü değil, saçlar hiç görünmeyecek şekilde), polis bir bana bir resme bakıp durdu. Normalde saçı açık olan biri Umre'ye gidemez diye mi düşünüyordu acaba?